Kriz dalgası ve proje finansmanı.

Krizin ilk dalgasının atlatılmasının ardından proje finansmanın iyileştirilmiş şartlarla devam ettiğini belirten mengi “Kriz döneminde ortakların kefaletine rağmen 60:40 borç özkaynak oranı ile yapılan finansmanlar bugün yerlerini tamamlama garantisi anlamında alınan sınırlı garantörler ve 70:30 borç özkaynak oranına bıraktı. Kredi vadeleri belirgin bir şekilde uzadı ve kriz öncesi seviyeleri çoktan yakaladı. Ayrıca yaklaşık min 1.50 çarpan seviyelerinde olması istenen borç servisi karşılama oranları da makul düzeyler oaln 1.05 1.25 aralığına kadar geriledi. Kriz öncesi şartlara dönüş anlamında tek negatif unsur ise fiyat seviyelerinde yaşandı ve fiyatların bir nebze daha yüksek kaldığı görüldü.” değerlendirmesinde bulundu.
Finansman cephesinde rekabet hızlı ve yerel bankalar arasında bankacılık sisteminin güçlü ve likiditenin bol olduğu anlaşılmamış bir kriz döneminin yaşandığına atıfta bulunan mengi, uluslararası bankaların öz kaynak problemleri ne yoğunlaştığı dönemde finansman cephesinde türk bankalarının ağırlıklarını artırdıklarını da kaydetti. Bu dönemde kredi taleplerinin ağırlıklı olarak enerji sektöründen geldiğini de belirten mengi, özelleştirmenin proje finasmanında da ağırlığın yerli bankalarda olmasının beklenebileceğini söyledi. Mengi, bu tür proje finansmanlarında yabancı bankaların rolünün sorulması üzerine IFC avrupa yatırım bankası, EBRD gibi “multilateral” kurumların türkiye piyasasındaki mevcudiyet ve etkinliklerini artırdıklarını kaydederek şunları anlattı:
“Belirli sayıdaki banka hariç olmak üzere, yabancı bankaların proje finansmanı anlamında iştahlarının kriz sonrası mutlak olarak kesildiği kolaylıkla söylenebilir. Yabancı bankalar daha çok danışmanlık yapıyorlar.
Özelleştirme yabancı yatırımcı ilgi gösterdiği takdirde kendi yabancı bankasını da beraberinde getirecek. Yabancı bankaların bu tip projelerde risk alması yabancı yatırımcının türkiye’de bir işe soyunması ile doğru orantılıdır. Yabancı yatırımcı türkiye’de olmazsa yabancı bankaların da finansör rolü çok kısıtlı kalır. Yurtiçi projelerin finansmanında aslan payını türk bankaları alacaktır. Bu dönemde türk bankaları oldukça rekabetçi davranıyor.
Bankalarımızda likiditenin doğru yere kanalize olması iştahı da var. Bu likiditeyi absorbe edecek büyüklükte iş yok. Bunun bu şekilde sürmesi halinde bankalar hali hazırda başka bir banka tarafından finanse edilmiş işi re-finanse etmek yoluna gidecek. İş daha da rekabete açık hale gelecek. Yatırımcının da altın çağı olacak. Yatırımcı sadece kredisi var diye işe soyunmaz, o da doğru projeyse girer. Bankalar açısından rekabet daha da artacak.”
Özelleştirme finansmanında %20 pay almayı hesaplıyoruz.
Özelleştirme planında izmir iskenderun limanı şeker fabrikaları milli piyango kamu bankaları köprü ve otoyol özelleştirmeleri ve galataport gibi projeler bulunurken petkim ile tüpraş gibi büyük sanayi kuruluşlarının da bir takım yatırım planları var. Dolayısıyla bu projeler çok yüksek miktarda finansman rakamlarını da beraberinde getirecek. Özelleştirme programında olan bir çok proje 2011’e sarkacak. Bu arada da ÖİB finansman tarafında farklılaşmaya gitti.