Gerçeği anlamaya çalışmak.

“Kanada, avustralya ve japonya ise, o günün koşulları neyi gerektiriyorsa, onu yaptı. Gerçeği bir paradigmaya sokmaya çalışmaktansa onu anlamak ve onun dışına çıkmaktı yaptıkları. Pragmatik yaklaşmayı seçtiler. Örneğin avustralya’daki emlak balonunun geldiğini gördüklerinde, ülkelerinde herşey çok iyi giderken, proaktif bir şekilde hem faiz artırımına gittiler hem de insanlara, “Emlak fiyatları çok artıyor, bu iyi bir şey değil, risk alıyorsunuz, bu sürdürülebilir bir şey değil,” dediler, stres testleri uygulayıp uyarılarını yaptılar. ABD’de ve ingiltere’de ise yatırım bankacılığı ve bonus kültürü, sabırsız sermayenin yani piyasaların şirketleri kısa vadeciliğe iten mutlaka kar görmek konusundaki baskısı ise aşırı risk almayı teşvik etti.”
Türkiye’de günlük ihtiyaçlar kredi kartı ile karşılanıyor
“Türkiye’de yapısal sıkıntılarımız devam ediyor. Cari açık ihracatın ithalata yüzde 60-70 bağımlı olması, dünya ile rekabet edecek sektörlerimizin kısıtlı olması, ihracat gelirlerinde teknoloji ve bilgi yoğun satışların düşük payı, yatırım ve tasarruf oranlarımızın düşüklüğü, sabit sermaye birikimin reel olarak düşmesi, borçlanarak finanse ettiğimiz tüketimle büyümek gibi iktisadi anlamda pek çok yapısal sorunlarımız var. Beşeri anlamda da sorunlarımız var. Teknoloji altyapısının en önemli unsuru insandır. İnsan sermayesi eğitim sağlık ve adalet üzerinde yükselir.
Eğitimde fırsat eşitliğini sunamıyorsak, ezberci eğitim sistemimiz yap boz tahtasına dönüşse, iyi bir sağlık hizmetini toplumun her kesimine veremiyorsanız, adalete duyulan inanç azalmışsa, gelir dağınıklığımız bozuksa insanlardan beklentileriniz azalır. Çünkü toplumun teneffüs ettiği havada teknoloji ve bilgiyi üretecek oksijen azalır.
Merkez Bankası’nın oyun alanı daraldı
“Bugün türkiye’de hanehalkı hala ucuz krediye erişebiliyor. Merkez Bankası faiz oranlarını artıramıyor. Bankanın oyun alanı daralmış durumda. Faizler mevcut seviyesindeyken halkımız ev kredisine, tüketici kredisine ulaşmaya devam ediyor ve çok da mutlu. 800 bin yeni kart sahibi var. 2006 yılında bir düzenleme yapıldı ve “kredi kartlarını batı standartlarda düzenleyeceğiz” dendi. Krediye erişim ve krediye erişimin yığınlar üzerinde yarattığı sanal refah etkisinin ardında ironik bir şekilde bu yasal düzenlemeler var. Son 10 yılı aşkın döneme baktığımızda kredi kartlarında ve bireysel kredilerde ciddi artışlar var ve sürdülerebilir değil. Eninde sonunda bir noktada işler ters gider ve o zaman gerçekle yüzleşirsiniz.
“Bundan sonra ne olur” sorusunun cevabını verebilmek için farkında olmak, bilinçli olmak, vatandaş olmak, birey olmak kavramların bir bileşkesini ortaya çıkarmak gerekli. Günlük yaşıyorsanız, uzun vadeli planlar yapmıyorsanız, bunlarla yüzleşmek ciddi kriz dönemlerinde olur. Ekonominin yavaşladığı zamanlarda çok farklı bir durum olmaz. Umarım yanılırım ve türkiye kendi hikayesini yaratır, ama bu üç beş senede olacak iş değil.”