Kriz tekstil ve hazır giyimde.

Denizli’de saptadığımız gelişmelerin ayrıntılarını zaman içinde ele alabiliriz. Bu kısa değerlendirmede anılan 5 eğilime değinmelere yetinmek zorundayız. Birincisi kriz geleneksel tekstil ve hazır giyimde toparlanmanın sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması gerekiyor. Kriz aşamasında 108 bin kişi olan sigortalı işgücü istihdamı son dönemde yükselişe geçerek 2008’deki 146 bin kişi düzeyini de aşarak 150 bin kişiye ulaşmış. Bu başarı hem tam kapasiteye ulaşma, hem iş süreçlerini geliştirerek verimlilik artırma, sipariş teslim süresi ve kalitede güvenilir üretici yaşam alanları arama vb. arayışlarının sonucunda sağlanmış. Özellikle pazarlama ve satış konusunun “kritik süreç” olduğunun çok net bir biçimde anlaşılmış. Denizli’nin ikinci önemli üretim alanı olan metal sektörü tekstil ve hazır giyim yanında çeşitlilik sağlarken, kendi alanında yeni yatırımlarla kümelenerek ölçeceğini büyütmesi de kent açısından çok önemli bir gelişme. Metal sektörünün başta lojistik olmak üzere, ulaşabilirlik ve erişebilirlik engellerini kaldıracak, sorunlarını minimize edecek alternatif çözüm arayışı da pozitif algılamasının bir diğer yönü
Endüstri devlet ilişkileri önemli Denizli de gelecek inşa etmeye yönelik algılamada gıda tarım hayvancılık alanında hareketlenmenin doğru yönetilmesi gerekiyor. Yeni yatırım alanlarında belirleyici bir “ulusal politika” eksikliği, dünya yakın çevremiz ve ülke koşullarını yeterince dikkate almadan yatırım yapılması tehlikesi de özenle ele alınması gereken hususlardan sadece biri.
Verimlilik artırıcı önlemler tesisleri tam kapasite çalıştırma, iş süreçlerini gözden geçirerek iş akışlarını hızlandırma, tedarik sistemini etkinleştirme lojistik konusunda alternatifler arama vb. alanda ciddi bir bilinç yaratmış. Rekabet odaklı bu temel algılamanın daha da güçlendirilmesi gerekiyor. Endüstri devlet ilişkilerinde özellikle teşvik mekanizmalarında da desteklerin serbest ve adil piyasada “şans eşitliği” yaratan ve “eşdeğerliliği” koruyan “haksız rekabeti” önleyen “verimlilikleri” artıran bir yapıda olması talebi öne çıkıyor. Teşviklerin kentler arasında farklılık yaratmaması liman ihtiyacı, demiryolu sisteminin işler hale getirilmesi vb. yapılara dayandırılması da önemle vurgulanan sorunlar.
Denizli’nin sorularını günlük çıkarların, yüzeysel bakışların başkalarına hoş görünen popülistliğin tuzağından uzaklaştırarak temel dinamikleri öne çıkaran bir yaklaşımla ele almak gerekiyor. O zaman umut veren algılamalar kaynakları hızlı zenginliğe dönüştürebilir.