Hayat sigortasının sözlükte yer alan teknik tanımın dışına çıkarsak, bireylerin beşeri yani ölümlü olduklarını idrak etmesidir diyebiliriz. İnsanoğlu tabiatı gereği ölümü çok aklına getirmez. Ancak ölüm özellikle de bizim ülkemiz söz konusu olduğunda daha sık karşı karşıya kaldığımız bir gerçek. Her uzun bayram tatilinde bir kaç otobüs dolusu insanın hayatını trafik kazalarında kaybettiği bir ülkede yaşıyoruz. İnsanlar istanbul gibi dünyanın en kalabalık nüfuslu şehrinde, aşırı yağan yağmur sonucunda oluşan sellere kapılarak yaşamını kaybedebiliyorlar.
Tasarruf alışkanlığından giderek uzaklaşan, yabancılaşan bir ulus olarak hayat sigortası daha çok karşımıza çıkar oldu. Daha geçen gün Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, Vodafone tarafından düzenlenen “CEO Club” toplantısında tüketici kredilerine ilişkin olarak, “Şu anda tehlikeli bir dinamitin üzerinde oturuyoruz. Tüketici kredileri herkes önümüzdeki 3-4 yılını borç bağladı.” şeklinde bir tespitte bulunmuş. Söz konusu duruma sebep olan kredileri veren Türkiye’nin en büyük bankalarının birinin başında bulunan kişinin yaptığı bu tespitte katılmamak mümkün değil. Gerçekten de sıradan vatandaş kendi iradesiyle veya başka bir sebepten dolayı hayatında daha yaşamadığı üç ila dört yılını kredi kullanmak suretiyle ipotek altına almış durumda.