Federal rezerv başkanı jerome powell ve başkan yardımcısı philip jefferson son açıklamalarında ABD para politikasının enflasyonla mücadele için uzun bir süre “kısıtlayıcı” kalabileceğini ve FED’e yakın vadeli faiz oranı kararlarında daha fazla esneklik sağlayabileceklerini belirttiler. Seçtikleri kelimeler, belirli bir faiz oranı seviyesini taahhüt etmekten ziyade merkez bankasının %2’lik enflasyon hedefine ulaşmak için ekonomik faaliyeti baskılayabilecek bir politika duruşunu sürdürmeye odaklandıklarını göstermektedir.
16 nisan’da washington’da düzenlenen ayrı etkinliklerde konuşan powell ve jefferson enflasyonun istikrarlı bir şekilde düşme işaretleri göstermemesi halinde kısıtlayıcı politikanın sürdürülmesi olasılığını vurguladılar. Bu duruş, daha önceki potansiyel faiz artırımı spekülasyonlarına karşı gibi görünmektedir. Traderlar kısa süre önce bu yıl politika gevşetme beklentilerini ocak ayında öngörülen 160 baz puandan 40 baz puana düşürmüştür.
Atlanta fed başkanı raphael bostic faiz artırımı olasılığı konusunda daha açık sözlü olmuştur.
Ancak finansal piyasalarda genel hava bu yıl faiz indirimine gidilmeyeceği yönünde değişiyor, hatta bazı tartışmalar faiz artırımını bile gündeme getiriyor.
Fed’in mevcut politika faizi aralığında belirlenmiştir ve tahminler 150-200 baz puanlık bir indirimin ekonomi üzerinde hala kısıtlayıcı bir etki yaratabileeceğini göstermektedir. Bu yaklaşım talebi azaltmayı, iş gücü piyasasını rahatlatmayı ve enflasyonu hedef seviyeye geri getirmeyi amaçlamaktadır.
Fed’in mart ayında yayınladığı ekonomik tahminler özeti’ne öngörülen %2,6’lık uzun dönem nötr faiz oranından %2’lik enflasyon hedefinin çıkarılmasıyla elde edilen reel nötr faiz oranı %0,6 civarındadır. Dolayısıyla mevcut politika bu nötr orandan yaklaşık 15*-200 baz puan daha “kısıtlayıcı” olarak değerlendirilmektedir.
Fed, mart ayında nötr olan tahminini hafifçe yükselttiğinde potansiyel ayarlama ihtiyacını kabul etti ve enflasyonun kalıcı olması halinde daha fazla revizyona işaret etti. GSYH büyümesi, istihdam ve tüketici harcamalarının gösterdiği gibi ekonominin mevcut gücüne rağmen, bu direnç FED’in politikasının gerçekte ne kadar kısıtlayıcı olduğunun yeniden değerlendirilmesine neden olabilir.