Dün enflasyonun mayıs ayı itibariyle TÜFE’de yüzde 10.74 ÜFE’de yüzde 16,83 çıktığının açıklanmasının ardından, Merkez Bankası’nın “revize etmemiz daha fazla kredibilite açığı yaratır.” savunması ile yükseliş trendine rağmen ısrarla koruduğu enflasyon hedeflerinde revizyona gidildi.
Merkez Bankası TCMB ile beraber devlet bakanı Mehmet Şimşek’in kamuoyuna açıkladığı karara göre, 2008-2010 döneminde yüzde 4, daha sonra yüzde 3 olan enflasyon hedefi 2009 yılı sonu için yüzde 7,5 2010 yılı sonu için yüzde 6.5 2011 yılı için ise yüzde 5.5 olarak güncellendi.
Enflasyonun tek haneli rakamlara indirilmesi için harcanan emekler, alınan önlemler sadece bir sene sürdü. Enflasyon ile yapılan bu mücadelenin ikinci raundunu enflasyon kazanmış görünüyor. Üstüne üstlük hükümet, bir sonraki round için ne yapacağına dair yeni bir strateji belirlemiş değil.
Türkiye’ye yoğun bir sıcak para girişi söz konusu, bunu döviz kurlarından net olarak çıkarmak mümkün. Öte yandan İMKB ve tahvil bono piyasalarına baktığımızda yabancıların burada aktif olarak yer almadıklarını görüyoruz. Dünyanın en yüksek faiz veren ülkesinde, repo piyasalarına yönelmiş durumdalar. Bu bir ülke ekonomisini yönetirken, özellikle enflasyon ile de mücadele ederken yurt dışından gelen sıcak para için sağlanmaması gereken bir getiri konforudur. Orta vadede ülke ekonomisini krizle karşı karşıya bırakır. Bütün bu ahval ve şerait’e rağmen TMCB tarafından faiz arttırımına gidilecek gibi gözüküyor. İşin kötüsü TCMB bu eylemi faiz arttırımına gitmemesi gerektiğini bile bile yapıyor olacak. Hükümet yaklaşan yerel seçimler öncesi sıcak paranın çıkışını göze alamayacağından faiz oranlarının arttırılması ve çıkan maliyetlerin Türk Halkı tarafından acı reçeteler ile bir kere daha ödenmesine ses çıkarmayacak gibi gözüküyor. Peki TCMB tarafından faiz arttırımı tüketici finansmanı açısından ne anlama geliyor.
Kredi kartları açısından bir etki hissedilmeyecektir. Buradaki kar marjları, bankaların bir müddet daha mevcut akdi faiz oranları ile devam etmelerine imkan verecektir.