Mevcut BES uygulaması kapsamında belirlenmiş yasal masraf ve kesintiler, sistemin ilk çıktığı dönem içinde değerlendiriliğinde, yani yeni ve koruma gerektiren bir sektör olduğunu düşündüğünüzde o zamanın şartlarına göre makuldü. Geçen zaman içerisinde hem sektörde hem de ekonomik ortamda yaşanan gelişmelerden sonra düşen tek rakamlı enflasyon hedefi, sabit getirili menkul kıymetlerin faizlerindeki gerileme, BES fonlarındaki yüksek artış bu üst sınırlar oldukça yüksek kalıyordu. başında yüksek yönetim gideri, fon yönetim ücreti, giriş aidatı ve yüksek stopaj oranı geliyordu. Bu gelişmelerle BES katılımı en azından bizim görüşümüze göre daha cazip hale gelecek gibi gözüküyor. Kimbilir o zaman belki biz bile BES sistemine dahil olmayı düşünebiliriz.
İkincil düzenlemelere ihtiyaç var.
ikincil bireysel emeklilik sistemi tebliğinin 1 ocak 2013’te başlaması planlanıyor. Tebliğ bu şekilde yasalaşırsa, tüketicilerinin özellikle pazarlık ettikleri en önemli yasal masraf ve kesintiler arasında yer alan yönetim giderinde pazarlık marjı çok fazla olmayacaktır. Yani sıfır yönetim giderli paketlere ulaşabilmek için çok daha yüksek katkı payları ödenmesi gerekecek. Yeni BES sistemiyle birlikte kıymetli madenlere dayalı fonlar altın fonu gibi ve yeni emeklilik ürünlerinin de tüketicilere sunulması bekleniyor. Bizim aklımıza gelen bir fon da bankalara dayalı BES fonları. banka bono, tahvil ve hisse senetlerine dayalı türkiye’nin köklü bankalarına ait BES fonları pekala karşımıza çıkabilir. Türkiye’de bireysel emeklilik fonlarının büyüklüğü 17.9 milyar TL civarında. küresel fon büyüklüğünün ise 19 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. OECD ülkelerinde emeklilik fonlarının GSMH’ye oranı yüzde 65’lerde iken, Türkiye’de bu oranın yüzde 2.5 olması, sektörün büyüme potansiyeli olduğunun en önemli göstergesi. Uzun vadede “büyümenin” mevcut potansiyelden yararlanarak, azalan yönetim gelirlerini telafi edeceğini düşünüyoruz. Tabii sistemden ayrılmalara karşı devletin, aldığı önlemlerin yanı sıra ek çözümler de üretmesi gerekecek.