Değerlendirmeye göre tüketici kredileri kademeli olarak artıyor ancak söz konusu artış tutarlı olmaktan uzak 14 haftadır süren bu yükseliş süreci, son 5 yılda yaşanan en uzun süreli artış trendi olarak değerlendirilmiş.
Bize göre söz konusu artışın reel ekonomiye bir katkısını görmek mümkün değil. Zira tüketici kredilerinde artış genel de nakit kredi kullanımı üzerinde. Kullanılan nakit kredinin önemli bir kısmı tüketime yönelik olarak değil de mevcut borçların yeniden yapılandırılması için kullanılıyor. Bir de geçtiğimiz aylarda ilgili yasa kapsamında yapılandırılan gecikmeli kredi ve kredi kartı borçları da bu talep içinde değerlendirliyorsa, zaten 14 haftalık artışın sebebi ortaya çıkmış oluyor. Yani tüketici kredileri artıyor ama kimse heveslenmesin, ortada ” alın verin, ekonomiye can verin” olayı yok. Bayram kredisi ve yılbaşı kredisi adı altında verilen kredilerin çok azı direkt tüketime gidiyor.
Bildiğiniz gibi IMF anlaşması 2009 yılı içerisinde piyasalar daraldığı zaman tekrar tekrar ısıtılıp ortaya konan pilav misali gündeme getirildiği için defalarca fiyatlanmış durumda. Ancak bu yorumda belirtilen bir detay, IMF anlaşmasının türk ekonomisi açısından zaruri olmasa da hazine’nin iç borçlanma oranını düşüreceği için bankaları elindeki kaynakları tüketici kredilerine daha yönlendirmesi konusunda motive edeceği yönünde. Bankaların ellerinde bulunan kaynakları devlete borç vermek yerine tüketicilere kullandırması durumunda kredilerin tüketime yönelme oranında da artış görülecektir.
yukarıda da belirttiğimiz gibi bugün kü şartlar altında kullandırılan krediler tüketicilerin ancak mevcut borçları yeniden yapılandırılmasına yetiyor. Ekonomiye can verilebilmesi için kredi musluklarının biraz daha açılması gerekiyor.