Bankalar ne yapmalı ?
Dışarıdan baktığımızda, daha önce burada sizlerle içindeki bazı bilgileri paylaştığımız bankacılık sektörü yönetici kesimi beklenti anketinin sonuçlarının, beklentiden gerçeğe dönüştüğünü görüyoruz. Peki bankaların gerçekten yapmaları gereken uygulama bu mu?
Özellikle anadolu’da ödemeyi aksatan müşterinin borçlarını vakit geçirmeden yasal takip vasıtası ile tahsil kabiliyetine ulaşmaya çalışmak, zaten az nüfus yoğunluğu nedeniyle yavaş seyreden ekonominin iyice durmasına sebep olabilir. Özellikle istanbul ve ankara’da yerleşik bulunan bankaların genel müdürlükleri, alacak yönetimi konusunda organizasyonlarını revize ederek politikalarını nüfus yoğunluğu az olan illerde farklılaştıramadıkları sürece, krizin etkilerini anadolu’da yerleşik tüketiciler daha şiddetli hissedecek gibi gözüküyor.
Bu durumda anadolu’daki kredi alacakları için büyük şehirlerden farklı illerde bulunan tüketiciler için farklı politikalar ve yaklaşımlar uygun özelliklerine sahip müşterilerin kredilerinin yeniden yapılandırılması gibi izleyecek bankalar, kriz sonrasında bu bölgelerde büyük atılım yapma potansiyeli taşıyor. Krizin derinleştiğinde, finansman ürünleri geri ödemelerinde zorluk tüketiciler arasında doğru kişilere doğru alternatiflerle yaklaşacak bankalar, kriz sonrası müşterilerini ve yatırımlarını garanti altına alabilirler.
Gazetelerde okumuşsunuzdur, kredi kartına taksitle kontör satan bazı şirketler, kredi kartı borcu nedeniyle sıkıntı çeken tüketicilerin kredi kartına nakit ödeme yaparak tüketicinin borcunu kapatıyor ve daha sonra bu tutara bankanın uyguladığı faizlerden daha hesaplı bir faiz ekleyerek, tutarı tüketicinin kredi kartından 12 ay taksitli kontör alımı olarak geçiriyorlar. Bu tür mağazaların yaptığı, tüketicilerin faize konu olan borçlarını taksitle tekrar bankayara yükleyerek yeniden yapılandırmak ve aradan komisyon almak. İlgili haberler çıktıktan sonra bankalar bu tür üye işyerlerini tespit etmeye başladılar bile. Ancak belki de bu yönteme karşı çıkmak yerine müşteriler için benzer bir ödeme sistemi oluşturmak, borcun geri ödenmesinde hem banka hem de müşterinin yararına olabilir.
Türk halkı suistimal edildiğini düşünmediği veya köşeye sıkılaştırıldığını hissetmediği sürece borcuna sonuna kadar sadıktır. Bankaların bu durumu görerek her iki tarafın çıkarına uygun ürün ve çözümler ile tüketicilerin karşısına çıkacağı günlerin yakın olduğu umut ediyoruz. Ama böyle bir fırsat çıkana kadar, kredi kartı ve diğer tüketici finansman ürünlerinin geri ödemesinde zorluk çeken tüketicilerin, gerekirse tüm harcamalarını asgariye indirerek borç geri ödemelerinde gerekli asgari tutarı yatırmaya mutlaka özen göstermelerini bir kez daha hatırlatıyoruz. İdari ve kanuni takip aşamaları, banka ve tüketici arasındaki borç ilişkisini adli boyuta taşıyarak iki taraf için de kayıp olacağı gibi, sonrasında kanuni takibe uğramış müşterilerin başka kurumlar ile borç ilişkisine girmelerine de kesinlikle engel olmaktadır.